Dîvân’ın 41. sayısı Ortaçağ Avrupa siyaset düşüncesi, geç Osmanlı dönemi eğitim politikaları ve Rıza Tevfik’in Ürdün’deki yaşamı ile ilgili makaleleri içeriyor. Ayrıca, tarih, sosyoloji ve İslami ilimler alanlarındaki güncel yazını takip eden zengin kitap değerlendirme bölümünü de okurlara sunuyor.
Geç Ortaçağ İngiliz siyaset düşüncesinin en önemli ismi, yazdıkları halen tartışılmaya devam eden John Fortescue’dür. Lancaster ve York Hanedanları arasındaki Güller Savaşı olarak bilinen taht mücadelesinden dolayı İngiltere’nin siyasal ve toplumsal bir krizden geçtiği bir dönemde eserlerini yazan hukukçu ve devlet adamı Fortescue, Krallık Yönetimi (dominium regale) ile Siyasal ve Krallık Yönetimi (dominium politicum et regale) biçimlerini ayıran kavramsallaştırmasıyla siyasal düşünceler tarihine özgün bir katkı yapmıştır. Fortescue’nün düşüncesinde Krallık Yönetimi, kralın keyfî idaresini simgelerken, Siyasal ve Krallık Yönetimi biçimi, kralın karar alma sürecinde tebaasının rızasını gözetmesi ve İngiliz Örfi Hukuku’nun sınırları dışına çıkmaması anlamına
Fatih DURGUNOsmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nı kaybetmesiyle birlikte İmparatorluk bakiyesi olan Arap topraklarında pek çok devlet kurulmuştur. Değişik nedenlerle yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde barınamayan birçok Osmanlı aydını ve devlet adamı bu devletlere göç etmiş ve bazıları bunların kuruluş sürecinde etkili olmuşlardır. Bu kişiler sahip oldukları tecrübeleri ve birikimleri bu yeni devletlerin hizmetine sunmuşlardır. Bu makalede çeşitli siyasi sebeplerle Türkiye Cumhuriyeti’ni terk edip önce Mısır’a daha sonra da Ürdün’e göç etmek zorunda kalan Rıza Tevfik’in Ürdün’de yapmış olduğu siyasi, idari ve kültürel faaliyetler ele alınacaktır. Arapça kaynaklarda, Rıza Tevfik’in kendi yazdığı yazılar ve onun hakkında yazılan yazılar toplanarak onun Ürdün’deki hayatına dair bilinmeyen birçok nokta aydınlatılmaktadır.
Yasin BEYAZOn dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru, Osmanlı yetkilileri Irak'taki Sünni ortopraksisi ve dolayısıyla devlet egemenliğinin tehlikede olduğunu fark etti. Irak’ta Sünni kitlelerin Şiileştiğine ve bunun da ciddi bir siyasi risk oluşturabileceğine kanaat getirildi. Osmanlı makamları, Irak'ta yaşayan tebaanın siyasi sadakatini garanti altına almak adına bir eğitim politikası hazırladılar. Bu politikanın asli amaçlarından biri de “tashîh-i akâid” yani inançların düzeltilmesi idi. Bu makalede, II. Abdülhamid döneminde, hükümetin algıladığı şekliyle, Irak'ta Şii mezhebinin yayılmasına karşı alınan önlemler konu edilmektedir. Bu önlemler arasında medreselere Sünni müderris ve ulama tayini, aşiretler arasına gezgin vaizler gönderilmesi, modern okullar açılması ve erken yaşlarda Irak'taki Şii erkek çocukların Sünnileştirilmek amacıyla İstanbul'a götürülmeleri gibi uygulamalar bulunmaktadır. Bu makalede ayrıca, Şiiliğin yayılmasına karşı geliştirilen eğitim politikasının uygulanması esnasında ortaya çıkan güçlükler de ele alınmaktadır. Bunlar arasında, Şiiliğin yayılmasına karşı mücadele etmek üzere seçilecek ulemanın yerelden mi yoksa yerel olmayan ulamadan mı seçileceği ve mali zorlukların nasıl aşılacağı gibi konular gösterilebilir. Genel olarak, Osmanlı eğitim politikası, Sünni olmayan Müslüman grupların inançlarının düzeltilmesini de içeren bir Osmanlılık kimliğinin yaygınlaştırılmasını amaçlıyordu. Bu ise yeniden tanımlanarak anlam katmanları genişletilen bu kimliğin İslam'ın Sünni yorumunu siyaseten daha merkeze almasını beraberinde getiriyordu.
Faruk YASLIÇİMEN