İmâmetin Kureyş’e Aidiyetiyle İlgili Tartışmaların Fıkıh ve Siyaset Düşüncesindeki Yansımaları: Kureyşîlik Şartına Alternatif Yorumlar

İmâmetin dinî ahkâmın icrası ve dünyevî işlerin idaresine dönük en büyük sorumluluk makamı olarak taşıdığı önem, bu görevi üstlenecek kimselerde aranacak nitelikler hususunda titizlik gösterilmesini gerekli kılmıştır. Bu nedenle İslâm toplumunu sevk ve idare edecek kişinin hangi niteliklere sahip olması gerektiği meselesi, İslâm hukuk ve siyaset düşüncesi metinlerinde esaslı bir problem alanını teşkil eder. Meşruiyet problemleri ve yöneten, yönetilen ve yönetim ilişkileri açısından büyük önem taşıyan bu meselede, İslâm hukukçuları nasların, yerleşik mezhep kabullerinin, içtihatların ve İslâm tarihi boyunca ortaya çıkan siyasî ve toplumsal tecrübelerin ışığında birtakım şartlar tespit ederek Müslümanları yönetmeye talip olan kişinin bu şartları haiz olması gerektiğini dile getirmişlerdir. Bu şartlardanbiri olan Kureyşîlik, nassa dayalı ve soyla irtibatlı bir şart olması hasebiyle diğer şartlara kıyasla ayrıcalıklı bir konuma sahiptir. Aynı zamanda imâmet bağlamındaki tartışmalarda asırlar boyunca gündemi meşgul etmesi ve özellikle siyasî iktidarın Kureyş kökenli olmayan yönetimlere geçtiği dönemlerde “meşruiyet” sorunu açısından netameli kabul edilebilecek bir mesele haline gelmesi nedeniyle de ayrı bir önem taşır.

Sünnî anlayışın başlangıcından itibaren bu husustaki hâkim kabulü, halifenin Kureyş soyundan gelmesinin bir gereklilik olduğu yönündedir. Ancak zaman içerisinde özellikle Bağdat merkezli Abbâsî hilâfetinin dağılması ve Türk-Çerkez kökenli Memlükler’in tarih sahnesine çıkmasıyla birlikte Kureyşîlik şartının -ciddi bir yekûn oluşturacak nispete ulaşmasa da- bazı müelliflerce tartışmaya açıldığı anlaşılmaktadır. Bu çalışma, Kureyşîlik şartını çeşitli açılardan yeniden değerlendirerek bu şartın yol açtığı meşruiyet sorunlarına alternatif çözümler sunan mezkûr yaklaşımlara odaklanmaktadır. Makalenin temel iddiası, Kureyşîlik şartının yol açtığı meşruiyet sorunlarının ulema tarafından bütünüyle görmezden gelinmediği, ayrıca bu soruna yönelik geliştirilen çözüm arayışlarının ulemanın siyasî gerçeklikleri yakından takip ederek bu gerçeklikleri yönlendirme arzusunun bir yansıması olarak değerlendirilebileceğidir.

Müddesir DEMİR
Makaleyi indir

Yorum yazın

Yorum yapmak için giriş yapın.