Nizâm-ı Cedid Düşüncesinde Batılılaşma ve
İslamî Modernleşme
Nizâm-ı Cedid dönemi layıha ve risaleleri günümüze kadar birbirinden bağımsız ele alınmışlardır. Son zamanlarda ise bunların topluca değerlendirilmesi dönemle ilgili yeni yorumların geliştirilmesini mümkün kılmaktadır. Bu makalede, yenileşme programını destekleyen bu eserler hedef kitleleri, amaçları, kullandıkları söylemler ve kavramlar açısından gruplandırılarak Ceditçi entelektüellerin düşünce yapıları incelenecektir.
Günümüzde her ne kadar çağdaşlaşmayı, etnik ve dini farklılıkları aşan modern ve seküler bir kimlik inşa etme ve dini kamusal alandan çıkartma çabası olarak görme eğilimi varsa da bu devir Batılılaşma kadar İslami ortodoksiyi güçlendirme çabalarına da tanık olmuştur. Ceditçi rical Yeniçeriler ve Bektaşiler kadar gayrimüslimleri de kendilerine rakip olarak görmekteydi. İlk iki gruba giren layıhalar ve sefaretnameler hedef kitle olarak devlet ricalini seçip sorunları teşhis etmekte ve çare olarak çeşitli yenileşme modelleri sunmaktaydılar. Üçüncü grubu oluşturan risaleler yeni reform önerileri getirmezken dışarıda Avrupalılara Nizâm-ı Cedid'in Avrupai yüzünü göstererek Napoleon döneminde içine girilen meşruiyet krizini aşmaya çalışıyor, içeride ise mukâbele-i bi'l-misl, ulu'l-emre itaat, din ü devlete hizmet gibi İslami kavramları kullanarak yenileşme programını bir nevi toplumsal harekete dönüştürme uğraşı veriyorlardı. Diğer yandan son gruba giren eserler tekrar devlet ricaline dönerek yenileşme programının yetersizliklerini eleştirmekte ve yeni öneriler getirerek adeta Nizâm-ı Cedid'in bir bilançosunu çıkartmaktaydılar.
Son olarak belirtmek gerekir ki bu dönemin bir isyanla sona ermesini açıklarken dini-kültürel etkenler yerine Ceditçi ricalin meşruiyetini yok eden konjonktürel şartlara eğilmek (örn. Napolyon dönemi diplomasisi, Dağlı ve Vahhabi isyanları, Osmanlı-Rus savaşı vb.) daha makul durmaktadır.
Kahraman ŞAKUL
Yorum yazın
Yorum yapmak için giriş yapın.