Sultan Abdülhamid'in Hâtıra Defteri Meselesi
Tarih araştırmalarında yapılması gereken ilk iş kaynakların tespitidir. Ama daha mühimi, bu kaynakların içinden en kıymetlilerinin seçimidir. Bu meselede ilk adım bir kaynağın nasıl, ne şartlar altında ve kimlerin eliyle oluştuğu sualini sormak ve buna bir cevap aramaktır. Burada kaynağın bir dış tenkidi, yâni menşei meselesini vuzuha kavuşturmak gibi bir usûl çalışması bahis mevzuudur. Bu yapılmadığı takdirde iç tenkidi, başka bir ifade ile bilgi bakımından kıymetini ortaya koymak mümkün olamaz. Değeri hakkında bir tespit yapılmadan kullanılan kaynaklara dayanan bir araştırmanın değerini ve ilmî bakımdan katkısını doğru bir şekilde tespit etmek imkânı yoktur.
Bu bakımdan bilhassa yazarı bilinen kaynakların da her şeyden önce bir değerlendirilmeye tâbi tutulma mecburiyeti vardır. Bu hususta araştırmacılara düşen vazife eserden önce yazarını, yâni müessirini tanımaktır. Bu yapılmadan hiçbir kaynağın tam ve doğru bir şekilde değerlendirilmesi mümkün değildir. Yakın tarihimizde Sultan II. Abdülhamid'in Hâtıra Defteri adıyla defalarca basılan ve tarihçiler tarafından hâlen kullanılan bir kitabın gerçek yazarının, daha doğrusu iki yazarının tespiti ve bu kaynağın tarihçilik bakımından değeri hakkında yapılan araştırmanın dikkate değer neticeler verdiği görülmektedir. Bu örnek vesilesiyle, hâtıratın ve benzeri metinlerin gerçek değerini tespit meselesinde tarihçiliğimizde görülen ihmâllerin de bir örneği görülür. Benzeri araştırmaların her kaynak için yapılması gereği de bir kere daha ortaya çıkmaktadır.
Ali BİRİNCİ
Yorum yazın
Yorum yapmak için giriş yapın.