Emperyalizm Karşıtı Bir İmparatorluk: Osmanlı Tecrübesi Işığında 19. Yüzyıl Dünya Düzeni
Osmanlı elitlerinin, köklü ve uzun bir tarihe sahip "Hıristiyan" ve "beyaz ırk" olmayan bir imparatorluğu, koruyup, dönüştürüp ve nihayetinde sona erdirme tecrübeleri, uzun on dokuzuncu yüzyıl boyunca hâkim imparatorluk uygulamaları ve meşruiyeti konusunda önemli dersler içermektedir. Zira on dokuzuncu yüzyıldan önce de Osmanlı İmparatorluğu çok dinli ve çok kültürlüdilli bir tebaaya hükmetme konusunda önemli bir tecrübe hazinesine sahipti. Ancak, 1815'teki Viyana Kongresini takip eden yirmi beş yıl içerisinde, Osmanlı seçkinleri yönettikleri imparatorluğu, Avrupa merkezli yeni bir dünya düzenine üyeliğin gerekleri olarak algıladıkları bir dizi iktidar ve meşruiyet pratiklerine göre yeniden şekillendirdiler. Bu yeni uygulamalar, Osmanlı İmparatorluğu'nun, bir yüzyıl daha imparatorluklar ailesi içinde hayatiyetini sürdürmesini mümkün kılmakla beraber, Osmanlı elitleri her türlü 'medenileştirici' reformlarına rağmen, Müslüman kimlikleri sebebiyle Avrupa'daki imparatorluklar ailesinden dışlandıklarını fark ettiler. Bu durum, onları üyesi olmak istedikleri Avrupamerkezli emperyal düzeninin Hıristiyan ve beyaz ırk kimliği üzerine ciddi gözlemler yapmaya itti. Özellikle Mısır ve Tunus'un işgali sonrası gelişen, daha saldırgan ve daha Müslüman karşıtı emperyal söylemler ve ideolojiler karşısında, Müslüman Osmanlı elitleri kendilerini zamanla sömürge altında yaşayan antiemperyalist aydınların fikirleri ve global bilinciyle özdeşleştirir hale gelmiştir. Böylece, asıl hedefleri son Müslüman imparatorluğu olarak gördükleri Osmanlı'yı korumak olan realist Osmanlı eliti, ironik olarak bunun için rakip imparatorlukların gücünü zayıflatacağını düşündükleri sömürge karşıtı Pan-İslamik projeleri bir alternatif olarak görmeye başlayacaklardır.
Cemil AYDIN
Yorum yazın
Yorum yapmak için giriş yapın.