Avrupa'da Yeni-Ortaçağ Düzeninin Yükselişi
Hedley Bull, 1977'de devletlerarası siyasette ortaçağ tarzına olası bir dönüş hakkında tahminde bulunduğunda, Bull, böyle bir ihtimalin pek gerçekleşebilir olmadığını düşünmüştü. Bunun sebebi, aslında Bull'un hem devletlerin bölgesel olarak çok az bütünleşmiş olduğunu hem de var olan devletlerin hâlâ merkezî bir yapıya sahip olduklarını düşünmesiydi. Fakat 1970'lerden itibaren Avrupa'daki durum önemli ölçüde değişti ve ben bu çalışmamda, bu değişimin ortaçağ senaryosuyla paralel seyrettiği üzerinde duracağım. Bugün, Avrupa'da biz, Bull tarafından karmaşık bir "örtüşen otorite ve çoğul sadakat sistemi" olarak tanımlanan ortaçağ siyasetine sahibiz. Üye devletler yapı itibariyle parçalanmamış, fakat çeşitli alanlarda egemenliklerinin önemli oranda aşınmasını kabul ederek bütünleşmişlerdir. Üye devletler toprak kazanımları için birbirleriyle savaşmayı bırakmışlar ve etki alanlarını koruma yollarını değiştirmişlerdir. Üye devletlerin şimdiki uyuşmazlıkları öncelikle Avrupa merkezinden dışlanma ve üzerinde anlaşılmış prosedürlerin suiistimali hakkındadır. Üye devletlerin içişlerine müdahale, belirli ahlakî normlara (örneğin insan hakları) atıfta bulunularak ya da mevcut antlaşmaları uygulamaya zorlama yoluyla mümkün hale gelmiştir. Güç, günümüz Avrupa'sında Vestfalya paradigmasından farklı olarak yapılandırılmıştır ve bu şekilde uygulanmaktadır. Bu çalışma, Avrupa'da ortaya çıkan uluslararası düzenin ana özelliklerini tanımlayarak, bu özellikleri klasik Vestfalya düzeninin özellikleriyle karşılaştırmayı hedeflemektedir.
Jan ZIELONKA
Yorum yazın
Yorum yapmak için giriş yapın.