Modernliğin Şeraiti, Liberalizmin Şeriatı
İslam, siyaset ve devlet ilişkisinin nasıl kurulması gerektiği modern İslam düşüncesinin iki asırdır tartışageldiği ve hâlen sıcaklığını koruyan kritik sorulardan biri. Islam and the Secular State: Negotiating the Future of Sharia başlıklı kitabında Abdullahi An-Naim bu soruya bir cevap geliştirerek Rawlscu siyasal liberalizm ve seküler devlet çerçevesinde Şeriatın devletten ayrılıp siyasete ve kamu hayatına dâhil edilebilmesini öngören bir model teklif ediyor. Bu makale An-Naimin teklifinin eleştirel bir değerlendirmesini sunuyor. Bu bağlamda An-Naimin yaslandığı kamusal akıl kavramının siyasetin alanını daralttığını, tarafsız bir hakem olarak kurguladığı seküler devleti doğru dinin sınırlarını ve formunu belirlemekle görevlendirerek paradoksal biçimde devletin din ve toplum üzerindeki egemenliğini pekiştirdiğini, ve salt bir mekanizma olarak kurguladığı siyasal liberalizmin kendisiyle mutabık bir Şeriat tasavvuru ve onu benimsemiş bir özne üretebilmek için kaçınılmaz olarak felsefi liberalizme yaslandığını iddia ediyor. Bunun yanı sıra An-Naimin anayasacılık ve vatandaşlık gibi kurumların seküler bir devleti gerektirdiği şeklindeki tezini temellendiremediğini, insan hakları kavramının liberal yorumu ile Şeriat arasında kurduğu hiyerarşik ilişkinin kendi içinde çelişkili olduğunu öne sürüyor. Bu paradokslara işaret ettikten sonra makale An-Naimin dayandığı kültürel tercüme siyasetinin ve onun liberal küresel yönetişimin iktidar yapılarıyla kurduğu ilişki biçiminin eleştirel bir okumasını geliştiriyor. Bu bölümde, An-Naimin gelenekler arası bir müzakere yürütmek yerine İslam geleneğini ve Şeriatı liberalizme uyarlamayı tercih ettiğini ve bunu yaparken küresel güç ilişkilerini pozitif bir zemin olarak benimsediğini göstermeye çalışıyor. Şeriatın geleceğini liberal demokrasiyi referans alarak müzakere eden An-Naimin İslam geleneğini referans alarak liberalizmi müzakere etme imkânını değerlendiremediğini savunuyor. Bunun ardından makale İslamın devlet ve siyasetle ilişkisini farklı bir şekilde kurgulayan bir örnek olarak Talal Asadın babası Muhammad Asadın The Principals of State and Government in Islam başlıklı kitabına yönelttiği eleştirel okumayı An-Naimin teklifiyle mukayeseli olarak tahlil ediyor. An-Naimle paralel olarak İslam devleti kavramını eleştiren ve devletle siyaset arasında bir ayrım yaparak İslamı siyasetin alanına yerleştiren Asadın, An-Naimin aksine İslam geleneğini liberalizmin kamusal akıl, insan hakları ve seküler devlet kurgularının yedeğine koymadığını ve mevcut iktidar ilişkilerinin eleştirisini geliştirerek İslamı kamusal hayata dâhil eden bir siyasal kavrayışın ipuçlarını sunduğunu dile getiriyor. Bu anlamda hem siyasal liberalizmin seküler devletinin hem de İslamcılığın İslam devleti kurgusunun ötesine geçtiğini savunuyor. Makale siyasal liberalizmin sınırları içinde bir Şeriat öngören An-Naimin sonuç olarak liberalizmin şeriatını teyit ettiğini iddia ediyor. An-Naimin teklifinin mevcut İslam devleti tecrübelerinin ürettiği adaletsizlikler karşısında daha tercihe şayan olduğunu, fakat bu yaklaşımın İslam düşünce geleneğini liberalizmin yedeğine koymak suretiyle İslam geleneğinin liberalizmin ötesinde ve fakat Aydınlanma ve diğer geleneklerle müzakere içinde özgürlük ve adalet odaklı bir siyasal düşünüş ve mimari geliştirebilmesinin imkânlarını daralttığı sonucuna varıyor.
İsmail YAYLACI
Yorum yazın
Yorum yapmak için giriş yapın.