.

Dîvân’ın elinizdeki sayısı 2006 yılında aramızdan ayrılan merhum Şakir Kocabaş’a armağan olarak hazırlandı. Yerleşik kabullere ve klişelere sarılmaksızın bilim, felsefe ve dinin karşılaştığı hassas zeminde titizlikle çalışan ve özgün ürünler veren bilim adamı düşünürlerimizden biri olan Şakir Kocabaş üniversite çatısı altında sürdürdüğü akademik ve bilimsel çalışmalarını sivil platformlara da taşımış, Bilim ve Sanat Vakfı’nda verdiği dersleri ve atölye çalışmalarını da içeren zengin bir miras bırakmıştır. Kavramlara, bilimin ve bilginin temellerine yönelik araştırmalarını son nefesine kadar sürdüren Kocabaş, uzun sayılmayacak hayatı boyunca pek çok değerli proje, makale ve kitaba imza atmıştır. Henüz yeterince bilinmeyen bu külliyatın toplu olarak Küre Yayınları’ndan yayınlanmaya başlamış olmasının, alanındaki önemli bir eksikliği gidereceğini ümit ediyoruz.

Dîvân’ın bu sayısında Şakir Kocabaş’ı vesile kılarak bilim, bilim felsefesi, bilim tarihi ve mantık alanlarını kapsayan dikkat çekici çalışmalara yer verdik. Bütün yönleriyle Kocabaş’ın çalışmalarını tek başına bir dergi sayısına sığdırmak mümkün olmadığı için onun yapay zeka çalışmalarından tefsir alanındaki yazılarına kadar pek çok başlığın değerlendirilmeyi beklediğini özellikle belirtmemiz gerekir. Bu kayıtlar dâhilinde Dîvân, Kocabaş’ın 1996 yılında İstanbul-Viyana Çevresi Üçüncü Sempozyumu’nda sunduğu ve ardından ISIS Türkiye dergisinde yayımlanan “Bilim Felsefesi ve Yapay Zeka” başlıklı çalışması ile başlıyor. Kocabaş’ın perspektifini ve yazım tekniğini göstermesi açısından temsil gücü yüksek bir örnek olarak seçtiğimiz bu makale “yapay zeka açısından, bilimsel yaratıcılık, bilimsel araştırmanın süreçleri, bilimsel araştırmanın boyutları ve bilginin araştırmadaki rolünü” inceliyor.

Şakir Kocabaş’ın çalışmaları etrafında şimdiye kadar derli toplu bir bibliyografya çalışması yapılmamış olması büyük bir eksik olarak duruyordu. Bu önemli açığı bir nebze olsun gidermek amacıyla Dîvân olarak bir Şakir Kocabaş Bibliyografyası denemesine yer verdik. Umuyoruz ki bu deneme bundan sonraki Kocabaş incelemelerine ışık tutacak ve daha kapsamlı ve detaylı analizlerin ortaya çıkmasına yardımcı olacaktır.

İshak Arslan, “Gerçekliğin Lisanda (Tamlıkla) İfadesi Mümkün Mü?” sorusu bağlamında Şakir Kocabaş’ın temel eserlerini analiz ediyor. Kocabaş’ın epistemolojik arayışlarını üç adımda ele alan Arslan bunlardan birincisi olan İfadelerin Gramatik Ayırımı’nı zorunlu, Fizik ve Gerçeklik ilişkisini mümkün, Kur’an kavramlarına dayalı bir bilim çabasını ise muhal olarak değerlendiriyor.

Bu sayıda yer verdiğimiz ikinci bir yazı grubunu ise yine bilim felsefesi tartışmalarına eşlik eden bilim tarihi ve sosyolojisi çalışmaları oluşturuyor. Baha Zafer, matematiksel Platonculuğun gelişimini Platon’dan başlayarak günümüz matematik felsefecilerine kadar özetlediği makalesinde fizik-matematik arasındaki ezelî gerilimi, matematik nesnelerin ontolojik durumuna ilişkin kadim soruları çağdaş fizikçilerden Roger Penrose’un görüşleri üzerinden ele alıyor. Buna göre “Matematik, evrenin altında yatan insanın yalın algısından uzak bir varlık düzleminden pay almaktadır ve insan zihni bu payın çözücüsüdür”.

“Modern Bilimde Pratiğin Kurucu Etkisi” başlığı altında Homo faber-Homo economicus dayanışmasını ela alan Selami Çalışkan aynı başlıklı doktora tezinin sonuçlarından hareketle 16. yüzyıl boyunca Avrupa’da doğa felsefesi alanında ortaya çıkan gelişmelerin arka planına ilişkin detaylı bir inceleme sunuyor. Çalışkan “ontolojik güven inşasında birinci derece rol oynayan günlük pratik deneyimlerin ve mekanik sanatların, toplumsal sınıf rekabetinde temel unsur” olup çağdaş tekhnenin bu sürecin doğal bir sonucu olarak ortaya çıktığı sonucuna ulaşıyor.

Metin Demir bilim sosyolojisinin önemli filozoflarından Fransız antropolog Bruno Latour’un çalışmalarını ele aldığı makalesinde sosyal bilimler için yeni bir yaklaşım olarak aktör-network teorisinin oluşumunu ve bu teorinin metafizik sonuçlarını inceliyor. Demir, Latour’un bilimin sosyal boyutlarına dair yaptığı antropolojik incelemelerin giderek sosyolojik bir metodolojiye ve felsefi bir sisteme dönüşmüş olduğuna dikkat çekiyor. Özkan Gözel ise “Teknoloji ve Teemmül” başlıklı makalesinde bilim etrafındaki tartışmalara farklı bir açıdan bakmayı deniyor. Heidegger’in düşüncesinden hareketle, çağımızın temel bir meselesi olarak teknolojiyi, dolayısıyla da varlığın teknolojik kavranışını tartışan Gözel, Heidegger’in teknolojik kavrayışa karşı antidot olarak teemmülî düşünme tarzının, dinginlik içre ve teemmül üzere yaşayışın imkânlarını araştırıyor.

Mehmet Ulukütük yine bu sayımıza mahsus olan bir ilkin denemesini ortaya koyuyor ve “Türkiye’de Bir Mantık Geleneğinden Söz Edilebilir mi?” sorusu üzerinden tematik ve bibliyografik bir soruşturma yapıyor. Bibliyografya, harf devriminin gerçekleştiği 1928 yılı ile 2014 yılları arasında Türkiye’de mantık özelinde ve mantıkla ilgili olan diğer alanlarda yapılmış başta kitap çalışmaları olmak üzere, doçentlik, doktora ve yüksek lisans çalışmaları, makaleler, tebliğler ve sempozyum bildirilerini kapsıyor.

Son olarak kitap değerlendirmeleri kısmında yer alan iki değerlendirme yazısını hatırlatalım. İshak Arslan aynı zamanda Şakir Kocabaş’ın referansları arasında bulunan çağdaş bilim felsefecilerinden W. Bechtel’in mekanistik bilim felsefesi yaklaşımını inceliyor. Selim Değirmenci ise Küre Yayınları’nın Bilim Tarihi dizisinden yayımlanan üç kitabın ve Şakir Kocabaş’ın Fizik ve Gerçeklik kitabının kuşbakışı bir değerlendirmesini sunuyor.

Bu sayımızın, son yıllarda arttığı gözlenen bilim felsefesi, bilim tarihi ve mantıkla ilgili literatüre katkıda bulunmasını temenni ediyor, değerli yazarlarımıza, sayının editörü İshak Arslan’a ve emeği geçen editör ve çalışanlarımıza teşekkür ediyoruz. Çalışmamıza ilham veren merhum Şakir Kocabaş hocamızı vefatının onuncu yılında rahmetle yâd ediyoruz. Mekânı cennet olsun.

Gelecek sayımızda buluşmak ümidiyle.

Dîvân: Disiplinlerarası Çalışmalar Dergisi.



Yorum yazın

Yorum yapmak için giriş yapın.