Dîvân İlmî Araştırmalar sahip olduğu mukâyeseli medeniyetler perspektifi çerçevesinde bu sayısında, Hint Medeniyeti'ni ele alıyor. Dîvân İlmî Araştırmalar geçmiş yıllarda Osmanlı, İslâm, Batı/Hıristiyanlık ve Japonya üzerine yoğunlaşan özel sayılar hazırlamıştı. Bu ve bunu takip eden 17. sayımızda ise Hint Medeniyeti'ni çeşitli açılardan ele alarak son yıllarda farklı çevrelerin ilgi alanında yer bulmaya başlayan bu konuya dikkatleri çekmeyi hedefliyoruz.
Dîvân İlmî Araştırmalar'ın 2004 yılı sayılarını ayırdığımız Hint Medeniyeti incelemelerini iki grupta değerlendirmeyi uygun gördük. Bu sayıda ağırlıklı olarak Hint Medeniyeti'nin fikrî, felsefî ve dinî özelliklerini irdeleyen yazılara yer verdik. Sonraki sayıda ise daha çok Hint-İslâm Medeniyeti'nin çeşitli cephelerini inceleyen yazılar yer alacaktır.
Dîvân İlmî Araştırmalar'ın Hint Medeniyeti araştırmalarına olan ilgisi, Bilim ve Sanat Vakfı'nda yürütülmekte olan medeniyetlerarası mukâyeseli çalışmaların bir yansımasını teşkil ediyor. Münferit seminerler yanında, 1997-2000 yılları arasında Ahmet Davutoğlu'nun yönetiminde gerçekleştirilen Hint Medeniyeti Okumaları, bu alanda yapılacak disiplinlerarası çalışmaların, Batı, İslâm ve Osmanlı-Türk düşüncelerinin anlaşılması ve farklı medeniyet havzaları arasındaki etkileşimin boyutlarının görülmesi noktasında önemli açılımlar sağlayacağını göstermiştir. İki yılı aşkın bir süre devam eden bu çalışmada ele alınan, Hint Medeniyeti'nin teolojik/felsefî temelleri, siyasî tarihi ve düşünce biçimi, sosyal/iktisadî tarihi ve yapısı, İslâm ve Hint medeniyetlerinin etkileşimi, sömürgecilik ve modernizm bağlamında Hint-Batı karşılaşması ve Hint Medeniyet havzasının günümüzdeki durumu gibi konular, Dîvân İlmî Araştırmalar'ın Hint Medeniyeti ağırlıklı bu sayılarını planlarken temel hareket noktamızı oluşturmuştur.
Bu sayıda ilk olarak yer verdiğimiz Hint Felsefesine Genel Bir Bakış başlıklı yazı, Hint felsefesinin XX. yüzyıldaki en önemli temsilcisi olarak kabul edilen S. Radhakrishnan ile bu düşüncenin Batı'ya tanıtılmasına önderlik etmiş değerli Hindolog Charles A. Moore'un ortak bir çalışması. Sadece Hindu dinî düşüncesini değil, m.ö. X. asırdan günümüze kadar Hint alt-kıtasında ortaya çıkan ve gelişen bütün düşünce akımlarını ifade etmek için kullanılan "Hint felsefesi" terimi, Budist ve Caynist dinî düşüncelerin yanısıra Carvaka ve Nyaya gibi salt felsefî ekolleri de içermektedir. Yani bu terim, hem zaman bakımından yaklaşık üç bin yıllık bir dönemi kapsamakta hem de materyalizmden monizme, politeizmden teizme uzanan zengin bir çeşitlilik göstermektedir. Radhakrishnan ve Moore, böylesi bir sistemin tarihsel gelişimini ve genel özelliklerini son derece sistematik olarak ve berrak bir üslupla ortaya koyuyorlar.
Dergimizin ikinci yazısı Fazıl Önder Sönmez'e ait: Hintli Düşünme Tarzı. Bir medeniyette ortaya konulan zihnî ürünler ve bunlara bağlı olarak gelişen ilmî, siyasî, iktisadî ve sosyal kurumların, o medeniyete has düşünme tarzının, yani zihniyetin dokusunu taşıdığına ve zihniyetin ise nihaî olarak varoluş bilincine ve idrâkine dayandığına dikkat çeken Sönmez, bir medeniyette, birbiriyle çelişen farklı paradigmalar kabul görse de, farklı ekoller arasında çetin tartışmalar olsa da bunların altında benzer bir düşünme tarzı yattığını belirtiyor. Sönmez çizdiği bu çerçeve doğrultusunda, Hintli düşünme tarzını, ontoloji, epistemoloji ve aksiyoloji açılarından mutlak-âlem, mutlak-insan ve insan-âlem başlıkları altında ayrıntılı bir şekilde inceliyor ve İslâm, Batı ve Zerdüşt medeniyetleriyle bu düşünme tarzı arasında bazı mukâyeselerde bulunuyor.
Amerikalı ünlü siyaset düşünürü Fred Dallmayr'ın yazısı ise Batı Düşüncesi ve Hint Düşüncesi: Bir Mukâyese Denemesi başlığını taşıyor. Dallmayr, kültürlerarası yüzleşmenin önemli bir vechesini oluşturan Hint-Batı ilişkisini ele aldığı çalışmasında, "metin" ile "bağlam" veya rasyonel "söylem" ile "yaşam dünyası" arasındaki farklılık temelinde, Hint ve Batı düşüncelerini mukâyese yoluna gidiyor. Bu noktada Dallmayr, Hintli şair ve dilbilimci A.K. Ramanujan'ın farklı dünya görüşleri arasındaki ayırımı anlamlandırma noktasında kullandığı "bağlam-bağımsız" ve "bağlam-duyarlı" kaideler kavramsallaştırması çerçevesinde meseleyi inceliyor. Dallmayr, Ramanujan'ın Hint kültür, sanat ve edebiyatını bağlam-duyarlı, Batı düşüncesini ise bağlam-bağımsız veya bağlamdan arındırılmış bir model olarak tanımlamasını irdeleyerek Ramanujan'a katılmadığı noktaları ortaya koyuyor.
Bu sayının dördüncü makalesi Buda'nın Diğer Dinlere Bakışı başlığıyla Fuat Aydın'a ait. İnsanların artık tek başlarına, kendi kültürleriyle içe kapanmış bir şekilde yaşamalarının mümkün olmadığı bir dönemde yaşadığımıza dikkat çeken Aydın, bu durumun diğer bütün dinlerde olduğu gibi, milyonlarca müntesibi olan Budizm'in ötekine bakışını da anlamlı hâle getirdiğini belirterek Budizm'in kurucusu olan Buda'nın kendi yolu dışında kurtuluş arayanlara yönelik nasıl bir bakış açısına sahip olduğunu ortaya koymayı hedefliyor.
Hindistan Yahudileri adlı yazısında İsmail Taşpınar, tarih boyunca, çeşitli sosyal ve siyasî olaylar nedeniyle, yeryüzünün hemen hemen her köşesine dağılmış olan ender topluluklardan biri olan Yahudilerin, Hindistan topraklarındaki serencâmını, mevcut tarihî verileri de dikkate alarak inceliyor. Müslüman seyyah ve tarihçilerin IX. yüzyıldan itibaren kendilerinden Yahudi olarak bahsettiği Hindistan'daki Yahudi toplulukların, İsrail'de bu kimlikleri ile tanınmalarının kolay gerçekleşmediğini belirten Taşpınar, Koşin Yahudileri ve Bağdâdîler gibi Hindistan Yahudileri arasında en kalabalık ve en eski otantik yerli nüfustan biri olan Bene Yisraellerin İsrail dinî makamlarınca resmen Yahudi olarak tanınmalarının ancak çok yakın zamanlarda (1982'de) gerçekleşebildiğine dikkat çekiyor.
Fuat Aydın'ın dergimizin bu sayısındaki bir diğer yazısı Hint Din, Düşünce ve Tarihine Dair Türkçe Bir Bibliyografya Denemesi ismini taşıyor. Aydın'ın bu çalışması, Hint din, düşünce ve tarihi ile ilgili olarak Türkiye'de telif ve tercüme türünden ortaya konulan eserlerin bir dökümünü yapması açısından oldukça önemli. Yazıda, bu alandaki çalışmalar, makaleler, telif kitaplar, tercüme kitaplar, kutsal metin çevirileri, akademik çalışmalar ve sözlükler şeklinde tasnif edilmekte ve bu genel tasnif içinde ilgili eserler din-toplum, tarih, düşünce, bilim, sanat ve edebiyat gibi başlıklar altında okuyucuya sunulmaktadır.
Dergimizde Hint Medeniyeti konusu dışında iki önemli yazıya yer veriyoruz. Bunlardan birincisi değerli sanat tarihçimiz Semavi Eyice'ye ait: Bizans İmparatorluğu'nun Çöküşünün Başlangıcı. 2004 yılı, Dördüncü Haçlı Seferi'nin, bir başka deyişle Latinlerin İstanbul'u işgalinin 800. yıldönümü. Semavi Eyice bu vesileyle, Hıristiyanlığın kutsal yerlerini, Müslümanların ellerinden almak gâyesi ile hazırlanan bir Haçlı seferinin nasıl olup da hedefini bir Hıristiyan ülkenin başkenti olan Konstantinupolis'e çevirdiğini, bunun sebeplerini ve cereyan ediş şeklini tüm ayrıntılarıyla ortaya koyuyor.
Diğer makale ise Muammer İskenderoğlu'nun Thomas Aquinas'ta İman, Teoloji ve Akıl İlişkisi başlıklı çalışması. İskenderoğlu, makalesinde ortaçağ Hıristiyan düşüncesinin önemli temsilcilerinden biri olan Aquinas'ın iman, teoloji ve akıl ilişkisine dair görüşlerini inceliyor. Yunan ve İslâm düşüncesi mirasının Batı Avrupa'ya yeni ulaştığı bir dönemde yaşayan Aquinas'ın en büyük amacının, bu mirası en uygun şekilde Hıristiyan inancının hizmetinde kullanabilmek olduğunu vurgulayan İskenderoğlu, bu bağlamda Thomas'ın felsefî bilgiye ilave olarak niçin bir vahyedilmiş öğretiye ihtiyaç duyduğunu, bu öğretinin bir bilim olarak tanımını ve teolojinin diğer bilimlerle olan ilişkisini izahta Yunan ve İslâm düşünce mirasından nasıl faydalandığını irdeliyor.
Dergimizin bu sayısında iki araştırma notu yer alıyor. İlk olarak, Abuzer Kalyon'un Kelile ve Dimne'nin Tercüme Serüveni başlıklı çalışması, "medeniyetlerarası klasik" denince ilk akla gelen eserlerden biri olan Kelile ve Dimne'nin muhtevâsı ve özellikleri üzerinde durarak, eserin Farsça, Arapça, Süryanîce ve Türkçe tercümeleri hakkında bilgi veriyor. Diğer araştırma notu ise M. Cüneyt Kaya'ya ait: Daha Mükemmel Bir Âlem Var Olabilir mi": "Leyse Fi'l-İmkân" Tartışmasının Kaynakları Üzerine Notlar. Gazzâlî'nin, temelde İhyâ ve İmlâ adlı eserlerinde yer verdiği ve daha sonra "Leyse fi'l-imkân ebda"u mimmâ kân = Var olandan daha mükemmeli mümkün değildir" şeklinde formüle edilen ifadesi etrafında, kendisi hayattayken başlayıp XIX. yüzyıla kadar devam eden, İslâm düşünce tarihinin en uzun soluklu tartışmalarından birini anahatlarıyla ele alan Kaya, çalışmasının sonunda, bu tartışmanın tarihini yazan müelliflerin bilgisi dâhilinde bulunmayan, müstakil olarak bu tartışma çerçevesinde yazılmış ve büyük çoğunluğu Süleymaniye Kütüphanesi'nde bulunan 7 risâlenin tanıtımına yer veriyor.
"Kitap Değerlendirmesi" bölümünde Hint Medeniyeti'yle ilgili dört kitap ele alınıyor: Muammer İskenderoğlu, Hajime Nakamura'nın Ways of Thinking of Eastern Peoples: India-China-Tibet-Japan adlı meşhur eserini; Fuat Aydın, ünlü şair Asaf Hâlet Çelebi'nin Pali Metinlerine Göre Gotama Buddha isimli kitabını; İsmail Deniz, Türkiye'de Hint Medeniyeti'ne dikkatlerin çekilmesi noktasında önemli bir yere sahip olan Cemil Meriç'in Bir Dünyanın Eşiğinde isimli eserini ve Eyüp Süzgün, dinler tarihi alanının usta kalemlerinden Mircea Eliade'ınAsya Simyası adlı çalışmasını değerlendiriyor.
Hint-İslâm Medeniyeti ile ilgili yazılara yer vereceğimiz 17. sayıda buluşmak ümidiyle
Dîvân İlmî Araştırmalar