.

Daha önceki sayılarında Osmanlı, İslam, Batı-Hristiyanlık, Japonya ve Hint Medeniyeti gibi konuları ele alan Dîvân İlmî Araştırmalar, 2005 yılında "Türk düşüncesi" konusunu ayrıntılı biçimde ele almayı hedeflemiştir.
Geçtiğimiz yıl yayınlanan Hint Medeniyeti ağırlıklı sayılarda olduğu gibi, 'Türk Düşüncesi' konulu sayıları da iki grupta değerlendirmeyi uygun gördük. 18. (2005/1) sayıda ağırlıklı olarak klasik dönemde Türk düşüncesi kapsamındaki yazılar yer alacaktır. Modern dönemde Türk düşüncesi ana temalı yazılar ise Dîvân İlmî Araştırmalar 19'un (2005/2) konusu olacaktır.
Türk düşüncesi konulu sayıların ilkinde yedi makale ve iki kitap değerlendirmesi bulunmaktadır. Türk Felsefe-Bilim Tarihi'nin Seyir Defteri (Bir Önsöz) başlığını taşıyan ilk yazı, İhsan Fazlıoğlu'na ait. Fazlıoğlu, Türklerin İslam'a girmelerinden sonra, dahil oldukları bu medeniyete katkılarını hem kendi dönüşümleri üzerinden hem de söz konusu medeniyet için oluşturdukları ortak dil ve ortak akıl üzerinden ele almaktadır. Türk-İslam yerine İslam-Türk olarak adlandırmayı tercih ettiği bu düşünce geleneğinin, İbn Sina ile İbn Heysem'in genel çerçevesini çizdiği paradigmayı derinliğine tahlil ettiğini, pek çok konuyu büyük bir vukufiyetle incelediğini söyleyen Fazlıoğlu, bu nedenle Türk düşüncesini, İslam düşüncesinin hem doğal, hem de taklid'e değil tahkik ve tedkik'e dayanan bir devamı saymaktadır. Fazlıoğlu'na göre Türkler öncesi ve Türkler sonrası İslam düşünce geleneği hakkında şöyle bir değerlendirme yapmak mümkündür: "Türkler öncesi dönem İslam felsefe-bilim'inin maddesini, Türkler sonrası dönem ise suretini oluşturmaktadır; madde ve suretin nazmı ise, istikrar ve süreklilik içinde, Osmanlı döneminde tahakkuk ve taayyün etmiştir". "Türk düşüncesinin muhtevasını idrak için her şeyden önce, bu düşüncenin varlığa geldiği tarihî bağlamı ve bu bağlamın hayat ilişkileri'ni anlamak gerek"tiğine inanan Fazlıoğlu, kadim'in idraki için öncelikle bir tarih perspektifi ile bir medeniyet perspektifi'ne, ayrıca bir felsefe-bilim teorisi'ne sahip olunması gerektiği"ni söylemektedir.
Türk düşüncesini yöntem açısından inceleyen Ayhan Bıçak'ın Türk Düşüncesi Araştırmalarında Yöntem Sorunu ve Devlet başlıklı yazısı ikinci sırada yer alıyor. Türk düşüncesini bütünlüklü bir yapı olarak ortaya koymak için, öncelikle Türk düşüncesi ve Türk tarihi araştırmalarında kullanılan yöntem ya da yöntemleri sorgulamak gerektiğini düşünen Bıçak, şimdiye kadar uygulanan yöntemlerden istenilen sonuçlar alınamadığı için yeni yöntemler oluşturmanın zorunluluğuna inanmaktadır. Toplumsal düşüncenin bütünlüklü bir yapı halinde ortaya çıkması için, değerler, kurumlar ve geleneklerin evren tasavvuru çerçevesinde birbirleriyle ilişkilendirilmeleri gerektiğini belirten Bıçak, bu belirlenimler ışığında Türk düşünce yapısına bakarak, evren tasavvuruyla ilişkili olarak değerler, kurumlar ve geleneklerin birinci dereceden rol oynadıklarını tespit etmekte ve yazısında Türk evren tasavvurunda içkin olan değerler ve değerlerden sökün eden kurumlar ile geleneklerin, Türk düşüncesinde nasıl bir rol üstlendiğini devlet anlayışı çerçevesinde irdelemektedir.
Fahri Unan, Osmanlı medreseleri üzerine yapılan çalışmalara dair bir bibliyografya sunmaktadır. Öncelikle Cumhuriyet döneminde Osmanlı devri medreseleri üzerine yapılan çalışmaların kısa bir dökümünü veren Unan, ilk yıllarda yapılan çalışmaların umumiyetle olumsuz bir bakış açısı sergilediğini, son dönemlerde yapılan çalışmaların daha objektif bir karakter taşıdıklarını söylemektedir. Yazar ayrıca, Osmanlı medreselerindeki eğitim-öğretim yapılanmasını ana hatlarıyla ortaya koymakta; bu çerçevede medreselerin teşkilât yapıları, eğitim-öğretim elemanlarının durumu ve yürütülen eğitim-öğretim faaliyetlerinin niteliğini gözden geçirmektedir. Bu yönüyle Unan'ın yazısı, Osmanlı medreselerinin kuruluş döneminden itibaren nasıl bir gelişme gösterdiği, zaman içerisinde nasıl bir yapı kazandığı ve eğitim-öğretim faaliyetlerinin nasıl bir nitelik arz ettiği konusunda derli-toplu bir fikir vermektedir.
Osmanlı medreseleri üzerine yoğunlaşan bir diğer yazı, Şükran Fazlıoğlu'na ait. Fazlıoğlu özellikle Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın Tertîbu'l-ulûm adlı eserinden hareketle Osmanlı medreselerindeki müfredat programı hakkında önemli bulgulara ulaşmakta ve değerlendirmeler yapmaktadır. Öncelikle Erzurumlu İbrahim Hakkı ve adı geçen eseri hakkında bilgi veren yazar, daha sonra Tertîbu'l-ulûm'u konuyla ilgili diğer eserlerle karşılaştırmakta ve herşeye rağmen, bu eserin Osmanlı ilim kamuoyunda cari olan genel çizgiyle uyum içinde olduğunu söylemektedir. Ona göre bu çizgi, bütün farklı iddialara rağmen, Osmanlı medrese sisteminin seviyesini korumuştur ve kamuoyunun ilmî zihniyetini yansıtan genel damar yanında farklı tonlara daima açık bulunduğunu göstermektedir.
Osmanlı medrese müfredatı hakkında bir yazı da Abdullah Yormaz tarafından kaleme alınmıştır. Yormaz, yazısında İslâm felsefesinin zirvesi kabul edilen İbn Sînâ sonrası onun felsefî metodunu takip eden Esirüddin Ebherî ile eseri Hidâyetu'l-Hikme'nin Osmanlı medrese müfredatındaki yerini konu edinmektedir. Yazar önce Ebherî'nin hayatı ve ilm-i hikmet dersinin temel ders kitabı olan Hidâyetu'l-Hikme'nin içeriği hakkında bilgi vermekte ve tarih boyunca üzerine birçok şerh ve hâşiye yazılan Hidâyetu'l-Hikme'nin, Kuzey Afrika'dan Hint alt-kıtasına kadar çok geniş bir coğrafyada ders kitabı olarak okutulduğuna dikkat çekmektedir. Meşşaî felsefe geleneğinin bir metni olmasına rağmen Hidâyetu'l-Hikme'nin Osmanlı medrese müfredatında önemli bir metin olarak yer bulmasına ve önemine vurgu yapan yazar ayrıca, Osmanlı medreselerinde aklî ilimlerin okutulmadığını savunan yaygın görüşü Hidâyetu'l-Hikme örneği üzerinden sorgulamakta ve şerh-hâşiye geleneğinin önemine atıf yapmaktadır.
Türk düşüncesi hakkındaki yazılardan iki tanesi özellikle İstanbul'un fethinden önceki döneme yoğunlaşmaktadır. Bunlardan ilki Ahmet Faruk Güney'e ait Gaza Devrinde Kur'ân'ı Yorumlamak: Fetih Öncesi Osmanlı Müfessirleri ve Tefsir Eserleri başlıklı yazıdır. Fetih öncesi dönemin Osmanlı açısından önemine dikkat çeken yazar, bu hazırlık döneminde Kur'ân'ın anlaşılması ve yorumlanmasına dair çabaların amacını, kimlerin eliyle ve nasıl yürütüldüğünü tespit etmektedir. O dönemde harcanan mesainin hangi çerçeve içerisinde anlam ve değer kazandığını tefsir ilmi bakımından ele almayı hedefleyen yazar, fetih öncesi Osmanlı coğrafyasındaki tefsir faaliyetini, müfessirleri ve eserlerini incelemektedir.
Fetih öncesi dönem hakkındaki ikinci yazı, Kemal Faruk Molla'nın Mehmed Şah Fenâri'nin Enmûzecu'l-Ulûm Adlı Eserine Göre Fetih Öncesi Dönemde Osmanlılar'da İlim Anlayışı ve İlim Tasnifi başlıklı yazısıdır. Osmanlı düşüncesi içerisinde işgal ettiği yerle doğru orantılı olarak Mehmed Şah'ın hayatını ve eserlerini, özellikle de Enmûzecu'l-Ulûm'unu konu alan bu makale iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde Mehmed Şah Fenârî'nin hayatı, eserleri ve talebeleri hakkında bilgi verilmekte, ikinci bölümde ise kuruluş döneminde yazılmış ilim tasnifi ile ilgili bazı kitaplarda ve özellikle Mehmed Şah Fenârî'nin Enmûzecu'l-Ulûm adlı eserinde zikredilen ilimler üzerinden, fetih öncesi dönemde Osmanlı ilim anlayışı üzerine bir değerlendirme yapılmaktadır.
Bu sayıda iki adet kitap değerlendirmesine yer verdik: Hüseyin Gazi Topdemir, Remzi Demir'in Philosophia Ottomanica: Osmanlı İmparatorluğu Döneminde Türk Felsefesi, Eski Felsefe 1 adlı eserini; Ayşe Sıdıka Oktay, Fahri Unan'ın İdeal Cemiyet İdeal Devlet İdeal Hükümdar-Kınalızâde Ali'nin Medîne-i Fâzıla'sı adlı kitabını tanıtmaktadır.
Yine Türk düşüncesi ağırlıklı olarak çıkacak olan 19. sayıda buluşmayı ümit ediyoruz...

 

Dîvân İlmî Araştırmalar



Yorum yazın

Yorum yapmak için giriş yapın.