Dîvânın 38. sayısı İslam bilim ve ahlak felsefesinden modern Türkiyede beşerî bilimlerin tarihine; Taşköprizadeden Rifat Osmana farklı konulardan ve alanlardan makaleler ve değerlendirme yazılarını okurlarına sunuyor.
One of the most important steps of moral philosophy in the process of becoming a discipline is to have a terminology of its own. Largely, this process started with Aristotle and continued with its neo-Platonic commentators and this terminology has entered into Islamic world following by the translation of Aristotles Nicomachean and some other Greek works into Arabic. Following al-Kindī and al-Fārābīs initial efforts Ibn Sīnā and Ibn Miskawayh have made a significant contribution to this terminology. These efforts and contributions together with Ghazālīs expansion of the concepts especially on the area of virtues and vices in moral philosophy have brought a wealth to the philosophical ethical thought. The expansion of this conceptual vocabulary have been continued by the works on ethical philosophy during the following centuries albeit partially. One of these later contributors is Tashkoprīzāde, the author of Sharkh al-Akhlāq al-Adudiyyah, who has submitted a number of proposals to the relevant terminology in the area of vices. In this article, we will focus on some of the debates on the problem of vice cases in the literature, while referring to the secondary degree virtues and vices in Tashkoprīzādes Sharkh al-Akhlāq al-Adudiyyah with a schematic comparison of Ibn Sīnā and Ghazālīs conceptual vocabularies.
Mustakim ARICIIn this article I examine the work entitled Risala fi sabab zuhur al-kawakib laylan wa khafaiha naharan, which aims to explain why the stars only appear at night. I resolve some uncertainties about the title and authorship of the treatise in light of its manuscript copies and relevant biographical and historical sources. In addition, I determine the time period it was likely composed and suggest that Abu al-Barakat al-Baghdadi was its author. Analyzing the content of the treatise, I show that al-Baghdadi concluded that the reason for the disappearance of the stars during the day was that the strength of the sunlight outshone the light of the stars. Finally, I present a critical edition of the text as well as its Turkish translation.
Tuna TUNAGÖZThe debates about language that began during the nineteenth-century era of Ottoman reform (Tanzimat) entered a new stage after the establishment of the Republic of Turkey. These debates first brought about the Alphabet Reform and then resulted in the Language Reform in Turkey. This paper discusses the changing reactions of an Ottoman intellectual, Tosyevizade Doktor Rifat Osman, towards the Alphabet Reform, on the basis of a series of letters he wrote to A. Süheyl Ünver.
Yasin BEYAZBu makale Rockefeller Vakfının 1950 ile 1965 yılları arasında Türkiyedeki beşerî bilim faaliyetlerine katkısını analiz etmektedir. John D. Rockefellerın 1913te kurduğu vakıf sağlık ve sosyal bilim faaliyetlerine yoğunlaşıp rasyonel bilgi dağarcığını zenginleştirip bilimsel kültürü güçlendirmeyi amaç edinmişti. Ancak bilim ve teknolojideki ilerlemenin insanlığın mutlak faydasına olmadığı İkinci Dünya Savaşındaki yıkım ile anlaşılmış, sosyal bilimlerin de insan davranışlarını kontrol etmede yetersiz kaldığı görülmüştü. 1945 sonrası kendine yeni yol haritası arayan vakıf yönetimi bu sorunların çözümü için beşerî bilimlerin geliştirilmesi ve desteklenmesi gerektiği sonucuna vardı. Soğuk Savaş dönemi Amerikan çıkarları için önemli bir ülke olan Türkiye giderek vakfın ilgi alanına girdi. Aslında Türkiye 1945 öncesinde Rockefeller Vakfı tarafından sağlık hizmetleri alanında destek alan bir ülkeydi, ancak 19501965 yılları arasında beşerî bilimler alanındaki destekler önem kazandı. Rockefeller Vakfının Türkiyedeki faaliyetleri için anahtar şahsiyet vakfın beşerî bilimler biriminin direktör yardımcısı John Marshalldır. 19481960 yılları arasında Türkiyeyi sık sık ziyaret eden Marshall edebiyat ve sanat erbabı ile sık sık görüştü ve bürokrasi ve okul yöneticileri ile dostluk geliştirdi. Marshalla göre İslam Yakın Doğuda şaşırtıcı bir şekilde gücünü korumaktaydı ve bu bölgede yaşanacak sosyal değişim yabancı değil yerli aktörler tarafından gerçekleştirilecekti. Marshall Türk toplumunu kabaca nüfuz edilemeyen çoğunluk ve yaratıcı azınlık olarak ikiye ayırıyor, Türkiyenin batıya yakınlaşmasının ancak kendileriyle aynı vizyonu paylaşan yaratıcı azınlık eliyle sağlanabileceğini iddia ediyordu. Ona göre, Rockefeller Vakfı gibi Batılı kurumlara düşen görev bu değişime liderlik edecek isimleri tespit edip kendi ülkelerinde önlerini açmaktır. Vakfın Türkiyedeki faaliyetleri Marshallın çizdiği bu çerçeveye göre şekillendi. Zamanın aydın çevreleri nezdinde ilgi uyandıran ve revaç bulan Rockefeller destekleri Türk batılılaşmasının yönünü tayinde kayda değer bir rol oynamıştır.
Ali ERKEN