23

Makaleler

Jeopolitik Kargaşa ve Medeniyet Çoğulculuğu

Bu makalede AvroBatı-merkezci dünya düzeninin, bugün de geçmişte de dünyanın ekseriyetine hayrı dokunmadığını savunuyorum. Bu düzen psikolojik olarak zararlıydı; zira farklı medeniyet geleneklerinin değerini bilemedi, hâkimiyet kurmak için kendi menfaatine hizmet eden rasyonelleştirmeler yoluyla bu geleneklerin halklarını ve kaynaklarını sömürdü, gerçek evrensellik ile insanoğlunun dayanışmasının çok-medeniyetli temellerini keşfetmeyi reddetti. Bu bağlamda, hâlihazırda medeniyet çoğulculuğuna dayanan etkili ve meşru küresel yönetişime duyulan ihtiyaç, Amerikan hükümetinin tek-medeniyetli bir dünya düzeni kurmak için yaptığı bu son girişimle engellendi ve tehlikeli bir şekilde ertelendi. Bu ihtiyaç, insan faaliyetlerinin artan sınırsızlığı ve onun olumsuz etkilerinden -insanoğlunun habitatını küresel ısınma ve korkunç meteorolojik olaylardan (tsunamiler, şiddetli fırtınalar, sıcaklık dalgaları, kıtlık) veya nükleer silahlar ve diğer kitle imha silahlarının kullanıldığı artan savaş tehlikesinden- korunma zaruretinden kaynaklanmaktadır. Yine kitlesel göç, insan ticareti, para akışı, uluslar-üstü suç ve zehirli atıkların yayılması problemlerini çözmek için de küresel yönetişime çok ihtiyaç vardır.

Richard FALK
Küreselleşme, Medeniyetler ve Dünya Düzeni

Bu makalenin amacı, daha fazla küreselleşmiş bir dünya ekonomisinin altında yatan güçler, dünya ekonomisinin gerçekleri ile küreselleşmenin servetin ve fakirliğin ulusal toplumlara dağıtımı üzerindeki sonuçları da dahil olmak üzere, ekonomik küreselleşmenin kimi yönlerini ve sonuçlarını değerlendirmektir. Bu konulardaki analizimde, küreselleşmenin zamanımızdaki gelişmeler için önemli bir güç olduğunu, fakat gerçek sınırlarının, doğasının ve sonuçlarının, küreselleşmeyi ulusal ve uluslararası meseleler üzerindeki sonuçlarından dolayı yüceltenler veya suçlayanlarca yeterince iyi anlaşılmadığını göstermek istiyorum. Bu analiz sayesinde ekonomik küreselleşmenin hem önemini hem de sınırlarını ve onun medeniyetler ve dünya düzenleri üzerindeki etkisini ortaya koymayı umuyorum.

Robert GILPIN
Avrupa'da Yeni-Ortaçağ Düzeninin Yükselişi

Hedley Bull, 1977'de devletlerarası siyasette ortaçağ tarzına olası bir dönüş hakkında tahminde bulunduğunda, Bull, böyle bir ihtimalin pek gerçekleşebilir olmadığını düşünmüştü. Bunun sebebi, aslında Bull'un hem devletlerin bölgesel olarak çok az bütünleşmiş olduğunu hem de var olan devletlerin hâlâ merkezî bir yapıya sahip olduklarını düşünmesiydi. Fakat 1970'lerden itibaren Avrupa'daki durum önemli ölçüde değişti ve ben bu çalışmamda, bu değişimin ortaçağ senaryosuyla paralel seyrettiği üzerinde duracağım. Bugün, Avrupa'da biz, Bull tarafından karmaşık bir "örtüşen otorite ve çoğul sadakat sistemi" olarak tanımlanan ortaçağ siyasetine sahibiz. Üye devletler yapı itibariyle parçalanmamış, fakat çeşitli alanlarda egemenliklerinin önemli oranda aşınmasını kabul ederek bütünleşmişlerdir. Üye devletler toprak kazanımları için birbirleriyle savaşmayı bırakmışlar ve etki alanlarını koruma yollarını değiştirmişlerdir. Üye devletlerin şimdiki uyuşmazlıkları öncelikle Avrupa merkezinden dışlanma ve üzerinde anlaşılmış prosedürlerin suiistimali hakkındadır. Üye devletlerin içişlerine müdahale, belirli ahlakî normlara (örneğin insan hakları) atıfta bulunularak ya da mevcut antlaşmaları uygulamaya zorlama yoluyla mümkün hale gelmiştir. Güç, günümüz Avrupa'sında Vestfalya paradigmasından farklı olarak yapılandırılmıştır ve bu şekilde uygulanmaktadır. Bu çalışma, Avrupa'da ortaya çıkan uluslararası düzenin ana özelliklerini tanımlayarak, bu özellikleri klasik Vestfalya düzeninin özellikleriyle karşılaştırmayı hedeflemektedir.

Jan ZIELONKA
Pax-Amerikana Neden İmkansız?<br>Kadim Çin Dünya Düzeninin Çağdaş Amerikan Dünya Düzeniyle Mukayesesi.</br>

Soğuk Savaş'ın ardından Amerika Birleşik Devletleri, küresel hegemonya için rekabet etmek yerine 11 Eylül?ün de gösterdiği üzere dünyayı yönetmeye başladı. 11 Eylül, Amerikan siyasî döngüsünü kırmamış, sadece öncelik listesinde değişikliklere sebep olarak Amerika'nın çıkarlarını elde etme yöntemini değiştirmiştir. Irak Savaşı sonrasında, "ülkeye katkıda bulunma", "bölgesel barışa katkıda bulunma" ve "dünya için kanun koyma" söylemleri, Bush yönetiminin temel platformları olmuştur. Rasyonel çıkarlar elde etmek, tatmin edici bir uluslararası düzen kurmaya çalışmak ve meşru hegemonik güç arayışı, Bush'un "dünya yönetiminin" "ana teması"nı teşkil etmektedir. "Göğün altındaki her şey" şeklindeki Çin dünya düzenine göre hegemonya peşindeki bir davada rasyonellik, meşruiyet ve hedeflerin örtüşmesi sağlanırsa, hegemonya sağlanmış olur. Bu üç istek arasındaki uyuşmazlık veya çelişki ise hegemonyanın sonu demektir. Amerika da bu kuralın bir istisnası değildir. Irak Savaşı sonrasında dünya, Amerika'nın ikincil konuma düşüşüne şahit oluyor ve bu, Pax-Amerikana'nın imkansızlığının bir göstergesidir.

Yiwei WANG
Kelam İlminin Metafizikleşme Süreci

Kelam ilmi, başlangıçta bir nas yorumu olarak ortaya çıkmıştır. Bu dönemde kelamın temel meseleleri irade hürriyeti ekseninde Allah’ın zatı, sıfatları, nübüvvet, kader ve ahiret bahisleridir. Gerek bu konularda yapılan tartışmalarda gerek gayrimüslimlerle yapılan tartışmalarda kullanılan deliller, bir bütün olarak varlık hakkında konuşmayı gerekli kılmıştır. Tek tek bütün mevcutlar hakkında konuşmak imkansız olduğundan, mevcutlar genel kavramlar altında sınırlanmıştır. Böylece bir nas yorumu olarak ortaya çıkan kelam ilmi, hicrî ikinci yüzyılın sonlarından itibaren Mu‘tezile kelamcıları tarafından metafizik bir disiplin haline getirilmiştir. Kelam ilminin bu dönemde şekillenen temel meseleleri ve bu meselelerin tertibi sonraki yüzyıllarda bu şekilde varlığını sürdürmüştür.

Ömer TÜRKER
Arap Kültüründe Çeviri Çalışmaları ve Huneyn b. İshâk Ekolü

Kadim Yunan tabiplerinin Arapça ve Süryanîceye çevrilen eserlerine yönelik literal telif talepleri doğrultusunda meydana gelen bibliyografik çalışmalar, aynı zamanda bu alandaki çeviri çalışmaları sürecinin gelişimi hakkında aydınlatıcı bilgiler içermektedir. Bu taleplerden hareketle Huneyn b. İshâk'ın Alî b. Yahyâ için yazdığı risale, alandaki çeviri ve telif literatürüne gösterilen entelektüel ve toplumsal ilgiyi takip etme imkanı sağlamaktadır. Bu bakımdan eser, kültür tarihinin bu yönüyle ilgili sorunlarının çözümüne ışık tutan kıymetli bir vesikadır. Bu çalışmada Huneyn?in bu risalesinin içeriği, sözü edilen durumlar açısından incelenerek değerlendirilmiştir.

Eyyüp TANRIVERDİ

Kitap Değerlendirmeleri